30 Ocak 2012 Pazartesi

ibaret.

tanrı'nın
geri dönebilmek için
her adımda yola bir parça ekmek bırakması gibi..

kuşlar için
ekmeğin ekmekten başka bir şey olmaması gibi..

bu ellerde şekilleniyor yazgımız,
kuşlar tanrı'nın ekmeğini yiyor.

ve yüksek farkındalık bir dereceden sonra
sıradanlaşıp kendi değilini almaya başlıyor.

ölüm ise tanrı ölmediği sürece
gerçekleşmesi olası bir tesadüften ibaret.

26 Kasım 2011 Cumartesi

Güzel Atomların Yaptığı Ayak-Edip Cansever

Bir menekşe duyuyorum ellerimsiz
O kadar güzel ki, Amerika bile güzel
Sen bile güzelsin bensizce
Atomlar bile güzel
Moleküller bile
Toplanıp ayak oluyorlar bende
Ağız oluyorlar biraz
Diş oluyorlar keskince
İki göz parlakça
On tırnak sivrice.

Bir menekşe duyuyorum ellerimle
Bir molekül duyuyorum
Bir atom
Korkunç
Birleşip ayak olmuyorlar bende
Ağız, diş, tırnak
Göz olmuyorlar
Hep birden,
Hep birden bir şey oluyoruz işte

Ağzı, burnu, elleri, kolları
O korkunç güzelliğe karşı.

Edip Cansever

21 Kasım 2011 Pazartesi

yapılmayacaklar listesi.

Yüzünü "güzel saatlerin anıları"na döndü;
("güzel saatlerin anıları" yanına tik atılmış "yapılmayacaklar listesi" maddeleri gibiydi.)

1
O en çok,en az rüzgarda yürümek kadar sevmişti.
Çekmeceler sonuna kadar açıktı.

2
O en çok,en az yağmurda otobüs beklemek kadar ağlamıştı.
Masada çoktan kurumuş bir çay lekesi vardı.

3
O en çok,en az denizi izlemek düşlemişti.
Kitap rafları tozluydu.

4
O en çok,en az dikkatsiz bir şoförün üzerine sıçrattığı çamur kadar nefret etmişti.
Eşyalar yere saçılmıştı.


Bir ömür,
Yaprakları sevmiş
Şemsiyelere ağlamış
Gemileri düşlemiş
Arabalardan nefret etmişti.

Oda hala dağınıktı.

8 Kasım 2011 Salı

uyumadan.

dağınık yatakta yanında yatıyorum bu gece
arkanda
sana sarılıyorum
elimin altında midenin gurultusu
saçlarını okşuyorum
ensenden öpüyorum
traşsız,sen kokan ensenden.
camdan vuran ince ışıkla
gözünün kenarındaki o tek çizgiyi 
seçebiliyorum sadece
oda ağır,karanlık.
içimiz ağır,karanlık.
yalnız kalmamak için değil
yalnızlığımızı paylaşmak için 
bir altımızdaki yatak.
konuşmuyoruz.
sessizliğimiz net,olabildiğine keskin.
bir sigara yakıyorum
bir fırt alıp sana uzatıyorum
sigarayı içine çekerken dudakların 
dokunuyor parmak uçlarıma.
dudakların aç,şehvetli.
o küçücük temas söndürüyor ateşimizi
sürekli başa saran bir şarkı..
odanın havası kurşun gibi ağır
şarkı kulaklarımıza değmeden paramparça oluyor.

birazdan sabah olacak
perdenin aralığından 
gözümüze değen ışıkla uyanacağız.
uyumadan.